26 Haziran 2017 Pazartesi

Yine Yeniden Başlangıçlar

Şu blog işine doğru düzgün yönelemedim. Bir sürü birbirinden bağımsız blog açtım şimdiye dek. Bir kısmı edebiyat, şiir, bir kısmı müzik, bir kısmı abidik gubidik şeylerle yüklü... Ama birkatre'nin yeri ayrı bedende. Bir de "Yol Türküleri" diye bir şey yapma isteğim var. Bakalım nasıl olacak...

18 Ekim 2016 Salı

Progressive Rock


Progressive Rock... Pek çok türden etkilenmiş ve pek çok türü etkilemiş, dünyanın görüp görebileceği en ilginç müzik türüdür belki de... Bu türü sevenler için diğer müzik türleri hep ikinci planda kalır nedense... Çünkü bu tür kelimelerle ifade edilemeyecek kadar geniş bir coğrafyaya sahiptir. 

Şu gruplara bir bakın. Bunların hepsi ya bu türün hep içinde kalmış, ya da bu türe çok büyük hizmetlerde bulunmuşlardır: King Crimson, Pink Floyd, Deep Purple, Yes, ELP, Camel, Jethro Tull, Genesis, Jefferson Airplane, Kansas, Led Zeppelin, Rainbow, Rush, Renaissance, The Doors, Uriah Heep, The Who, The Beatles, Rolling Stones... 

Bir bakıma dönem olarak 1960-1975 döneminde kurulmuş çoğu rock-blues grubu bu türe eklenebiliyor. Çünkü etkileşim içinde olmamak çok zor. Zaten progressive rock içinde saydığımız öylesi gruplar var ki bunlar aynı zamanda jazz, blues, senfonik rock, hard rock, erken heavy metal, rock'n roll içine de rahatlıkla girebiliyor. Bir de psychedelic rock var tabi. Ayrımları zor bu türlerin...


Savatage - Chance

Savatage en sevdiğim metal grubudur. Hatta en sevdiğim rock grubudur desem de yalan değil. Progressive rock'ın bende apayrı bir yeri var fakat Savatage da progressive rock'a pek uzak sayılmaz. Progressive-Power Metal denilebilir türüne... Ama grupları-kişileri sınıflara sokmak da pek doğru değil, her neyse Savatage süper bir gruptur. 

Keşke Chris Oliva rahmetli daha uzun bir ömür sürseydi ve kardeşiyle çok daha iyi işler ortaya koysalardı. Olsun varsın. Yine de önümüzde süper bir grup ve süper parçalar var. Onların en sevdiğim parçası... Chance...

Özgün Müzik

Metale giriş maceramızda "acaba satanist mi oluruz?" korkusundan birkaç yıl sonra yoğun bir şekilde "özgün müzik" dinlemeye başladık ve bu zamanlarda da "komünist falan olmayalım, hele hele kürtçü falan olmayalım" korkusu sardı bizi... Ahmet Kaya'yı uzun zamandır severek dinliyorduk, fakat şimdi bir de Grup Yorum, Kızılırmak, İlkay Akkaya, Ali Asker, Onur Akın, Ferhat Tunç falan işin içine girmişti... Arabesk katkılı sesiyle Ferhat Tunç'un "Vuruldu" parçası çok hoşuma gidiyordu mesela... Ama bu hangi dağdakileri, hangi vurulanları bahsediyordu...


11 Ocak 2016 Pazartesi

Bir David Bowie geldi geçti dünyadan...



Ülkemizde uzaylı denince akla ilk Mustafa Topaloğlu gelse de asıl uzaylı odur. Jareth the Goblin King, Ziggy Stardust... Yani oydu. Bir David Bowie geldi geçti dünyadan. Pop mu rock mı net bir şey demek mümküb olmasa da, onun şarkıları benim her zaman Progressive rock klasörümde yer alacak.

25 Ekim 2015 Pazar

Deming, Üretim ve Kalite

Rafael Aguayo'nun kitabını okuyorum: Dr. Deming: Japonlara Kaliteyi Öğreten Amerikalı - Japon Mucizesinin Mimarı...

Japonların II. Dünya Savaşı sonrasında özellikle otomotiv sanayinde ve teknoloji geliştirmede büyük başarı kazanmasında şüphesiz W. Edwards Deming'in büyük rolü vardır. Adını Yalın üretim kaynaklarında devamlı duyduğumuz Dr. Deming hakkındaki bu kitap onu, üretim ve kalite felsefesini gözler önüne seriyor. 

Yoz Amerikan üretim sistemlerine karşı daha insani ve ekip çalışmasını teşvik eden üretim ve kalite anlayışı Japonlara özgü ahlak ve çalışma disiplini ile birleşince büyük bir etki yaratmıştır.


15 Ağustos 2015 Cumartesi

Tarihi Filmler

Zaman zaman tarihi filmler izleme ihtiyacı duyuyorum, üniversite yıllarında izlediğim filmleri baştan yine izliyorumç

benhur
sparacus
10 emir

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Therion - In The Desert of Set




Yıl 1999. Liseye yeni başladığımız yıl... O yıl deprem oldu, ev ahalisi olarak barakalarda kaldığımız, okulda çadırlarda ders gördüğümüz yıl... Allah bir daha göstermesin, zor zamanlar...

Depremin bünyemizi sarstığı o yıl bir de metal müzik etkiledi bizi... Metale hatta rock müziğe (Anadolu Rock hariç) o zamana kadar burun kıvıran biz bir CD sayesinde koyu metalci olmuştuk. Şu an CD elimde değil, kim bilir nerdedir bilmiyorum ama bulsam çerçeveletip duvara asarım, o denli önemlidir gözümde... O yıllarda MP3 dediğimiz  dijital müzik kayıt türü yeni yeni popülerleşiyordu ve internette mp3 bulmak da hiç kolay değildi. Bulduğumuz mp3ler de öyle albüm albüüm değil, tek tek indirilebiliyordu. Bir MP3'ün 1-2 günde flashget yardımı ile indiği zamanlar... Yaşlandık mı ne... 145-146 ile çeviri sesli internet bağlantıları... Devamlı kopar, adamı sinir hastası eder... Şimdi 16 yıl geçmiş olduğu için hayal gibi geliyor, çok uzak yıllar...

O Cd... Evet o cd ne sidiydi be... Metal camiasını o Cd ile tanıdık... Metallica, Iron Maiden, Judas Priest, Manowar, Annihilator, Slayer, Megadeth, Helloween, Malmsteen, Joe Satriani, Amorphis, In Flames, Moonspell, Marilyn Manson, Rotting Christ... Türk grup olarak da sanırım bir tek Pentagram vardı... Klasör klasör ayırmışlardı türleri... Thrash Metal, Doom Metal, Death Metal, Black Metal, Heavy Metal falan diye... Hatta Savatage... Vurulmuştum onlara... Ve bir de Therion... Hele bir de bir parçaları vardı ki... In The Desert of Set... Şimdiye kadar metal camiasında Savatage grubunun Chance ile en fazla dinlediğim şarkıdır bu parça... Şimdi onu dinleyeceğiz. Bakın 16 yıl olmuş hala dinlerim, hatta telefonumda eşim aradığında çalan zil sesi durumunda... Çok ilginç bir girişi vardır, rock müzikte de giriş çok önemlidir... Kafa sallardık bunla, saçımız falan da uzun değildi, arkadaşın bir yeğeni vardı 3-4 yaşında onu da resmen metalci yapmıştık, kafa sallıyordu bizle...Şimdi dinliyor mu metal bilmiyorum...

Bir şey daha söylemek istiyorum, müzikten özellikle metal müzikten o zamanlar öyle keyif alıyordum ki o tadı şu an alamıyorum, hatta bir yandan da korka korka dinliyorduk belki ondan olsa gerek, Allah korusun MAAZALLAH Satanist Matanist olmayız İNŞAALLAH diyerek...

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Babe Ruth - The Mexican

Çok geç tanıdığım bir grup var; Babe Ruth... Bu grubun First Base (1972) albümünde The Mexican isimli bir parçası var ki süper bir melodiye sahip. Hemen kendisine çekiyor dinleyeni şarkı...


21 Haziran 2015 Pazar

Pink Floyd Albümünde Türkçe Şarkı İsmi - ANISINA


Pink Floyd'un son albümü The Endless River (10 Kasım 2014)'te bir parçanın adı ANISINA ismini taşıyor. Bildiğimiz "anısına"ymış bu... Biz Türkiyeli Pink Floyd severlere bir armağan olsa gerek. Klarnet ve Türk müziğine yakın melodi bu parçayı albümün en güzel parçası yapmış...

10 Kasım'da yayınlanması  Atatürk anısına olabilir mi diye bir düşünce sokuyor aklımıza ama yok yok, kimin anısına, tabi ki klavyeci Rick Wright anısına... Grup albümün Rick Wright anısına yapıldığını yaptıkları açıklamalarla belirtmişlerdi.

Albüm bir pinkfloydsever olarak benim çok hoşuma gitmedi açıkcası, şarkılarda kullanılan melodiler, ritimler vs. hep eski floyd albümlerine götürdü beni. Vay bu parça da süpermiş diyebileceğim bir şarkı olması ne yazık ki... Belki de biraz fazla ambient türde olmasındandır.


10 Ocak 2015 Cumartesi

Gandi

En iyi film de dahil 8 dalda Oscar ödülü alan 1982 yapımı Gandhi filmini izledik bu akşam. Yönetmenliğini Richard Attenborough'in yaptığı filmin başrolünde Ben Kingsley var. 

Bu tarz filmleri seviyorum; hem biyografi olduğu, hem de dünya için çok önemli olduğunu düşündüğüm birisi adına çekildiği için.

Biyografik olarak çok başarılı denilebilecek bu film 3 saat sürse de su gibi akıp geçiyor.

Gandi'nin Güney Afrika'da başlattığı Pasif Direniş hareketinden Hindistan'a dönmesi, Hindistan'ın bağımsızlık hareketinde her şeyi göze alarak yaptığı liderliği, İngilizlerin çekilmesiyle Hindu ve Müslümanların birbirine düşmeleri ve Hindistan ile Pakistan'ın aynı günde kuruluşu hepsi filmde çok güzel bir şekilde işlenmiş.

Ben Kingsley'in, Gandi'ye son derece benzemiş olmasına rağmen aklımıza yine de bazı karelerde Kemal Kılıçdaroğlu geliyor.

Gandi'nin hayatında iki önemli kavramla karşılaşıyoruz: Satyagraha ve Aşram...

Satyagraha İngiliz işgaline karşı Hint bağımsızlık hareketinin felsefesi olmuş şiddetsiz direnişin adıdır. Filmin başında Gandi, Hz. İsa'nın "düşman sağ yanağına vurursa ona sol yanağını göster" sözünü hatırlatarak bu düşünce çerçevesinde hayata karşı tavrını göstermektedir.

Gandi'nin felsefesinde Henry David Thoreau ve Lev Tolstoy'un sivil itaatsizliği  ve şiddeti dışlayan direniş görüşlerinin büyük rolü vardır. Bu iki düşünürü anarşizm fikriyatı içine katanlar da olmaktadır. Gandi ile Tolstoy'un mektuplaştıkları da bilinmektedir. Nitekim Tolstoy "en güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır" sözü Gandi'nin yaşamında uygulamasını görmüştür.

Gandi ve Tagore



30 Aralık 2014 Salı

Hindi Düşüncesi

Yeni yılın yaklaşmasıyla hindiler aklımıza geldi yine...

Nasrettin Hoca bir gün çarşıya gitmiş, birisinin papağan sattığını görmüş. Renkleri hoşuna gitmiş, sormuş satıcıya "kaç altın bu?". "5 Altın" demiş satıcı. Çok pahalı bulmuş Hoca, şaşırmış, niye bu kadar pahalı olduğunu sormuş. Satıcı "konuşur bu" demiş, "ne söylersen tekrar eder, konuşur". Aklına bir cinlik gelmiş...

Koşmuş eve gitmiş Hoca, kümesteki hindiyi kaptığı gibi pazara gitmiş. Satışa çıkarmış hindiyi. Deminki satıcı görmüş, gelmiş Hoca'nın yanına "kaça satıyorsun Hoca" demiş. "50 Altın" demiş Hoca. Şaşıran satıcı "aman Hocam nasıl 50 altın eder bu hayvan" demiş. Hoca "senin şu papağan konuşuyor da 5 altın ediyor ya, bu da 50 altın değerinde çünkü bu DÜŞÜNÜR" demiş.

Hindilerin düşüncesi, düşünmesi meşhurdur. Hindi gibi düşünüp durmak diye bir deyimimiz vardır. Hindiler bu günlerde daha bir çok "düşünceli" olsa gerek.


2 Eylül 2011 Cuma

Şükür Kavuşturana

Uzun süredir birkatre'ye bir şeyler yazamamanın acısıyla kıvranmaktaydı fakir, tekrar eli bu bloğa bir şeyler not düşebilmenin heyecanıyla klavyeye dokunmaktadır... Şükür kavuşturana...

10 Ocak 2010 Pazar

Karaşar Zeybeği

Ne zamandır bir albümde yer almasını beklediğim Karaşar Zeybeği, sonunda bir albümde çalınıp söylendi. Bu sevindirici haberden sonra ikinci kez mutluluk verense türküyü ihtiva eden albümün Bengi Bağlama Üçlüsü'nün ürünü olması, yani Okan Murat Öztürk'ün...

Karaşar, İç Anadolu Bölgesinin Yukarı Sakarya bölümünde, Ankara ilinin Beypazarı ilçesine bağlı bir bucak merkezidir. 3500 nüfuslu bu bucak, Beypazarı'nın kuzeyinde 21 km. uzaklıktadır (1). 10 köyü olan Karaşar, Ankara'nın Beypazarı ilçesiyle Bolumuz'un Kıbrısçık ilçesinin tam ortasında bulunuyor. Bolu köyleriyle sınır komşusu olan yöre fiziksel ve beşeri özelliklerini İç Anadolu'dan daha çok Batı Karadeniz'den alır (2).

1 Ocak 2010 Cuma

Mohsen Namjoo ve Mutasavvıf Şairler

Bir arkadaşımın MMO Oda Bülteni için hazırladığı yazısında karşılaştım ilk defa adına. Yazıyı incelerken İran'daki yasaklılığını ve Che Guevara'ya atfen yazılmış olan Hasta Siempre'yi Farsça okumuş olduğunu öğrendim. Kendimce onun da herhangi bir aykırı, muhalif müzisyen olduğunu düşündüm. Fakat yazıda Hafız, Sadî, Rumî gibi isimleri görünce bu İranlı müzisyenin detaylı bir incelemeyi hakettiğine karar verdim.

İran sinemasını Mohsen Makhmalbaf, Mecid Mecidi, Abbas Kiyarüstemi ve Bahman Ghobadi sayesinde az-çok biliriz de müziğine pek de aşina değiliz. İran müziği deyince aklıma Do Panjere ve Jadeh sayesinde Googoosh, şiir fonu olarak kullandığımız Robaabeh Jaan ve Anroozha 3 albümündeki ismini bilmediğimiz "Track 4" sayesinde Farid Farjad ve Erdal Erzincan’la olan çalışmalarıyla Kayhan Kalhor'dan başka kimseler gelmiyor.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Up / Yukarı Bak (Sessiz Film)

Yaşlı bir balon satıcısının eşiyle kendisinin çocukluk hayallerini süsleyen Cennet Şelalesi'ne ulaşmak için çıktığı yolculukta başından geçen maceraları anlatan bu yol hikayesi Cannes Film Festivali'nin açılış filmi olma ayrıcalığını yaşayan ilk animasyon. IMDB Top 250 sıralamasında şu an 48. sırada olan film (1) klasikler arasına girmiş durumda.


5 Ekim 2009 Pazartesi

Başbakan & Ahmed-i Hâni & Sabahat Akkiraz

03.09.2009 tarihli AKP 3. Olağan Kongresi'nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleri yine "açılım" kokuyordu. Samimi olup olmaması bir yana, son dönemdeki açılımlar ülkemizin geçmişiyle ve barındırdığı değerlerle bir hesaplaşması daha doğru tabirle onlarla barışması olarak tarihteki yerini alacaktır.

Penguen'in 13 Ağustos 2009 tarihli 360. kapağı da "açılım" konuluydu...







22 Eylül 2009 Salı

Sufi Klipler

Razaman ayı boyunca TRT ekranlarında Sufi Klipler adı altında kimi klipler yayınlandı. Onur Ünlü yönetmenliğinde çekilmiş kliplerde birbirinden ilginç sanatçılar bilindik ilahileri kendi yorumlarıyla seslendirdiler.





3 Eylül 2009 Perşembe

Gönül Makamı

Sunuculuğunu Savaş Barkçin'in üstlendiği, müzik yönetmenliğini Murat Salim Tokaç'ın yaptığı Gönül Makamı, Ramazan boyunca TRT ekranlarında...

Her programda bir makam ele alınıp, o makamın ruhu, derinliği konuşuluyor ve büyük oranda dini-tasavvufi eserler olmak üzere klasik müziğimizin ve bazen türkülerimizin en güzel örnekleri çalınıp, söyleniyor.

 

Ross Daly Albümlerindeki Türk Müziği

Ross Daly ismini Bustan Abraham'ın Abadai (1996) albümü dolayısıyla tanıdım. Albümün aynı zamanda en uzun (25:47) parçası da olan Iokasti's Dream onun bestesi. Parçada ilk göze (kulağa) çarpan harikulade bir klasik kemençe icrası. Kendisini biraz araştırınca özellikle yaylı çalgılara kafayı takmış bir müzisyenle karşılaştım, hem de Anadolu ve Ege müziğine hayran bir müzisyenle...

İrlanda asıllı İngiliz müzisyen Ross Daly, ailesinin farklı ülkelerde yaşaması dolayısıyla farklı enstrumanlarla haşır neşir olmuş. Piyano sanatçısı olan annesi dolayısıyla notalara aşina olan müzisyenin enstrumanlarla ilişkisiyse çocuk yaşta Amerika'dayken çello eğitimi almasıyla başlıyor. Bu ilk deneyim onu yaylı çalgılara karşı daha bir alakalı yapmış olsa gerek. Sonraları Japonya'da klasik müzik eğitimi alıyor. Gitar ve telli çalgılarla olan münasebeti de bu yılların ürünü. Müziğe olan ilgisi arttıkça dünyanın farklı bölgelerinin müziklerine kafa yoruyor ve o bölgelere ziyaretlerinde ilk oranın müziğiyle ve enstrumanlarıyla ilgileniyor. Doğu müziğine olan ilgisi Monterey (Kaliforniya) Festivali'nde büyük sitar üstadı Ravi Shankar'ı görmesiyle başlar. Bu ilgi onu Afgan ve Hint müziğine yönlendiriyor ve bölgenin yerel sazları rebab ve dutar ile bu yıllarda tanışıyor.